Tuesday, April 30, 2013

nevresim takımı danteli

Merhaba sevgili web sitesi okurlarimiz. Simdiki konumuz nevresim takımı danteli.



















nevresim takimi danteli 1

nevresim takimi danteli 2

nevresim takimi danteli 3

nevresim takimi danteli 4

nevresim takimi danteli 5

nevresim takimi danteli 6

nevresim takimi danteli 7

nevresim takimi danteli 8

nevresim takimi danteli 9

nevresim takimi danteli 10

Bebek Nevresim Takımı 1

Bebek,Nevresim,Takımı,Yatak Oda Örgüleri

Bed,Room,weaves,Bed Room weaves





Bu konu ile alakali daha detayli bilgi gorebileceginiz onemli bir sayfa : bayat ekmekten yapilan 10 cesit tatli tarifi


Bu konu hakkinda daha fazla bilgi bulabileceginiz onerecegimiz bir internet kaynagi : dört köşesi dantel bohça

merserize iple örgü modelleri

Merhabalar degerli site takipçilerimiz. Simdiki yazimiz merserize iple örgü modelleri.


merserize iple orgu modelleri 1


Yazlık örgü modelleri için en çok kullanılan iptir,merserize ipler,merserize iple örülmüş yazlık bayan bluz modelleri,koton iple örülmüş bluz örnekleri.



merserize iple orgu modelleri 2


yuvarlak robalı yakadan başalamalı yazlık bluz modeli



merserize iple orgu modelleri 3


v yaka ajur örnekli düşük kollu merserize bayan bluz modeli



merserize iple orgu modelleri 4


tığla örülen motifli yazlık bluz



Bu konu hakkinda daha cok yazi inceleyebileceginiz guzel bir web sayfasi : merserize iple örgü modelleri

Monday, April 29, 2013

hindistan cevizli kurabiye

Selam sevgili site okurlarimiz. Bugunku makalemiz hindistan cevizli kurabiye.

   Karlı bir İstanbul gününden merhaba, kar yağdı biz yine eve hapis durumundayız. Köy gibi yerde oturmanın dezavantajlarından biride bu. Her yer yokuşlu bayırlı  olunca evden dışarı çıkamıyorsun.

Aslında pek de şikayetçi değilim bu durumdan, hiç değilse biraz dinlenmiş olup geçen haftanın yorgunluğunu üzerimizden atmış oluruz. 

Geçtiğimiz haftalarda bahsetmiştim Emrah'ın (kardeşim) kız arkadaşının ailesiyle tanışmaya gitmiştik. Geçen cumartesi de biz onları evimizde elimizden geldiğince ağırlamaya çalıştık. Bu nedenle geçen hafta bizim evde çok hummalı bir hazırlık vardı. 

İlk önce ev dipten başa inceden temizlendi. Bu kadar işin gücün arasında annemde bronşit olmasın mı. Allah'dan ilaçlara hemen karşılık verdi de çabuk toparlanabildi. Bazen bize yakınlıklarından biraz şikayet etsem de ablam ve kız kardeşim sayesinde herşey çabucak yoluna girdi. Kırklareli'ndeki kız kardeşimde sürpriz yapıp  bir gün önceden gelince benim için herşey dahada kolaylaştı. Açıkçası mönü de biraz kararsız kaldık yemek mi hazırlasak, yoksa çayın yanında yenilebilecek bir şeyler mi yapsak diye. En az elli kişi olduğumuzu hesapladığımızda servis açısından daha rahat olur diye çayın yanına bir şeyler yapmaya karar verdik. Hazırlıklarımız o yönde yapıldı.

Mönümüzü şu şekilde hazırladık. Şehriyeli tavuklu salata, zeytinyağlı yaprak sarması, havuçlu patatesli toplar, peynirli/zeytinli tuzlu kurabiye, sodalı ıspanaklı börek, hindistan cevizli kurabiye,şekerpare,ağlayan pasta.

Bugün size o günkü mönümüz de olan daha öncede deneyip lezzetinden de emin olduğum hindistan cevizli kurabiyenin tarifini paylaşacağım..


hindistan cevizli kurabiye 1
Malzemelerimiz:


yarım paket oda sıcaklığında yumuşamış margarin veya tereyağı (125 gr.)


1 yumurta sarısı (akını dışında kullanacağız )


1 paket kabartma tozu


4 yemek kaşığı pudra şekeri


2 yemek kaşığı hindistan cevizi(hamurun içine koyulacak)


1,5 su bardağı un


Üzerine bulamak içinde 3-4 yemek kaşığı hindistan cevizi






Hazırlanışı:




İlk önce margarinle pudra şekerini iyice yoğuruyoruz

Daha sonra un hariç diğer malzemeleri de ekleyerek iyice karıştırıyoruz.

En son olarak unumuzu da koyarak yoğuruyoruz.

Elimize yapışmayan şekil alabilen bir hamur olmalı.

Gerekirse un ilave edebilirsiniz.

Elimize ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlıyoruz.

Üst kısmını yumurta akına batırıp  hinsistan cevizine buluyoruz.

Pişirme kağıdı serdiğimiz veya yağladığımız tepsimize diziyoruz,

170 decede üzeri hafif kızarana kadar pişiriyoruz.




Afiyet olsun. Sevgiler...



Bu makale ile alakali daha detayli bilgi inceleyebileceginiz kaliteli bir sayfa : beze kurabiye

iki kişilik cibinlik

Selam degerli web sitesi okurlarimiz. Simdiki konumuz iki kişilik cibinlik.




iki kisilik cibinlik 1






(Dedektif Kocakulak ve Asistanı Keskingöz: Kont Segur'un Hayaleti (Bölüm I)'den devam)






...






Uşağın yüzü önce telaşlı bir ifadeye büründe, sonra da yapmacık bir gülümseme yerleşti bu sahtekâr yüze:


-       “Şey... Neyse boşverin şimdi bunları, ben size iki havlu getireyim”






Kaçar gibi oradan uzaklaştı. Dedektif ve asistanı havuzdan güçlükle çıkabildiler. Bazı yerlerde Keskingöz’ün dedektifi çekmesi gerekti. Sekiz kiloluk bir maymunun tonlarca ağırlıktaki bir fili çekmeye çalışması ba oldukça ilginç görüntülere sahne olan bir hadseydi. İkili nihayet havuzdan çıkmayı başarınca uşak elinde birkaç havluyla yanlarında belirdi. Öyle ya, hem enine hem boyuna oldukça uzun olan dedektifin tüm gövdesini tek bir havluyla kurulayabilmesi olanak dışıydı.






Dedektif Kocakulak ve asistanı Keskingöz, kurulanmaları bitince eve girdiler. Evin girişi adeta bir müze gibiydi. Dama taşı gibi siyah ve beyaz karolarla döşenmiş oldukça geniş bir zemin, iki yandan uzanan merdivenler, çok yüksek bir tavan, bu tavanda asılı dev bir cam avize, duvarlarda resimler ve dev boyutlarda bir şömine ile tam korku filmlerinde görülen korkunç şatoların salonlarına benziyordu.






Şöminenin üstünde oldukça büyük bir tablo vardı. Bu bir portreydi. Resimdeki kişi büyük ihtimalle Kont Segur olmalıydı. Yaşı oldukça ilerlemiş biriydi bu. Bir gözünde küçük bir tek camlı gözlük vardı. Bu tek camlı gözlüğün zinciri, pahalı takım elbisesinin cebine kadar gidiyor olmalıydı ama resimde boynundaki kıravattan aşağısı görünmüyordu. İçeri ilk girişte hemen dikkati çeken bu resimde Keskingöz bir tuhaflık sezdi. Patronuyla beraber bu salonu boydan boya geçtiği süre boyunca bu resme bakmayı sürdürdü.






İlk anda fark edemediği bu tuhaflığın ne olduğunu sonunda keşfetti: yürüdükçe resmin gözleri kendilerini takip ediyordu. Evet, bu gözler hareket ederek dedektifi ve asistanını takip ediyordu. Üstelik resim, Ksikingöz’ün bunu fark ettiğini anladığı anda yeniden ilk andaki durumuna geri döndü. Yani canlı olmanın yanında aynı zamanda zeki bir tabloydu bu. Gördüğü şeyi hemen patronuyla paylaştı:


-       “Patron! Şu resme bak, gözleri bizi takip ediyor!”






Dedektif şaşkınlıkla tabloya baktı. Onun kendisine baktığını fark eden tablo, gözlerini oynatmayı kesti. Böylece dedektif onu durağan bir tablo olarak gördü. Ortada anormal bir durum görmediğinden asistanına yöneldi:


-       “Senin sinirlerin bozulmuş Keskingöz, tablolar hareket etmez. Onlar resimdir, kimseye bakamazlar. Eğer korkuyorsan söyle. Bak ben oldukça cesur birisi olduğum için hayalet hikayelerinden filan asla korkmam. Mesela bir keresinde...”






Keskingöz’ün daha önce yüzlerce kez dinlediği palavra hikayelerin bir yenisi daha en güzel yerindeyken arkadan gelen bir şangırtı ile dedektif Kocakulak “ANNECİĞİM!” diye bağırarak Keskingöz’ün kucağına atladı. Sesin geldiği yere doğru baktılar. Dedektif, asistanına sarılmıştı ve korkudan titriyordu. Kocaman bir filin küçücük bir maymunun kucağında titrediğini görmek gerçekten ilginç bir deneyimdi. Fakat korkacak birşey yoktu. Uşak Sivriboynuz, dedektif ve asistanının bavullarını elinden düşürmüştü sadece. Uşak kibarca özür diledi:


-       “Afedersiniz efendim, istemeden biraz korkmanıza sebep oldum galiba”






Dedektif korkacak birşey olmadığını görünce titremeyi keserek asistanının kucağından indi. Önce ona çıkıştı:


-       “İndir beni çabuk. Sana beni tut diyen oldu mu? Neden durup dururken beni kucağına almak istediğini anlayamadım. Ne zaman akıllanacaksın sen?”






Sonra da uşağa döndü:


-       “Ben hiçbir şeyden korkmam tamam mı?”






Uşak, hayatını kendini her konuda daima haklı gören zenginlere hizmet ederek geçirdiği için bu durumu hiç yadırgamamıştı. Hatta kendisine böyle şeyler söylendiğinde kendini evinde hissediyordu:


-       “Elbette efendim. Size bulaşacak kişinin haline acırım”






Uşak tarafından geliştirilmiş olan, karşısındakini pohpohlayıp şişirerek başından göndermeye yönelik bu savunma taktiği her seferinde olduğu gibi yine işe yaramıştı. Bunları duyduktan sonra uşağın verdiği gazı bütün bünyesinde hisseden dedektif ellerini arkasında birleştirerek kasıntı bir edaya büründü. Düşürdüğü eşyaları toparlamaya çalışan uşağın yanından uzaklaşmak amacıyla arkasını döndü ve merdivenlerin tepesinde bayan Süslükuyruk’un durduğunu gördü.






Kendilerini karşılayan evin yeni sahibesi bayan Süslükuyruk, metrelerce yüksekteki birinci kata uzanan merdivenlerin en başında duruyordu. Siyah bir tuvalet giymişti. Dedektif Kocakulak’ın gözünden bakıldığında bu, büyüleyici güzellikte olan zerafet abidesi bir kıyafetti. Oysa Keskingöz’e göre bu hayatında gördüğü en rüküş kıyafetti. Tuvaletin neredeyse bayan Süslükuyruk’un boyu kadar bir yakası vardı. Bu yakanın üzerinde sanki sokaktan toplanmış izlenimi veren ağaç dalları ve sarı çiçekler yerleştirilmişti. Bu elbiseye harcanan malzeme ile Süslükuyruk ebadında en az üç kişiye elbise dikilirdi.






Bayan tilki (Süslükuyruk) mağrur duruşundan ve havalı tavırlarından yine taviz vermiyordu. Hayatı boyunca bu lüksün ve ihtişamın içinde yaşamıştı ve büyük ihtimalle başka türlü bir hayatı televizyonda bile görmemişti. Başı dikti ve burnu havaya doğru bakıyordu. Alçak bir sesle konuklarına seslendi:


-       “Hoşgeldiniz dedektif. Ben de sizi bekliyordum”






Dedektif Kocakulak müşterisine daha ilk görüşte âşık olmuştu. Biraz tuhaf olmasına rağmen Süslükuyruk’un kendisini aşağılayan, kendisine tepeden bakan tavırları bile dedektifin hoşuna gidiyordu. Zaten dedektifin kendisi de biraz tuhaf biriydi. Kendini kaptırmıştı bir kere, geri dönüşü nasıl olacak belli değildi. Hem bu hislerinden dolayı, hem de genel nezaket kuralları gereği o da kocaman kafasının üzerinde oldukça komik duran küçücük şapkasını çıkarıp öne doğru eğilerek müşterisini selamladı:


-       “Hoş bulduk bayan Tüylüsüs”






Keskingöz yine patronunu düzeltti:


-       “Süslükuyruk patron, Tüylüsüs değil”


-       “Kes sesini Keskingöz! Sanki ben ne dediğimi bilmiyorum. Hayret birşey! Siz bu maymunun kusuruna bakmayın bayan Sütlükuyruk”






Süslükuyruk misafirlerine gülümsedi:


-       “Rica ederim. İsterseniz akşam yemeğinden önce bir süre dinlenmeye çekilin. Sadık uşağımız Sivriboynuz eşyalarınızı odanıza taşıyacaktır. Hem belki önce biraz etrafa bakmak istersiniz. Akşam sizi halalarımla ve şatomun diğer sakinleriyle tanıştırmak niyetindeyim”






Dedektif, müşterisi bayan Süslükuyruk’dan gelecek bütün istekleri büyük olasılıkla daha ne olduğunu doğru dürüst anlamadan kabul edecekti:


-       “Elbette bayan Süslüpüs, nasıl isterseniz”






Patronunun her söyleneneni bir emir eri gibi yerine getirmesi Keskingöz’ü rahatsız ediyordu. İçinden bir ses, bayan Süslükuyruk’un göründüğü gibi biri olmadığını söylüyordu. Keskingöz’e göre Süslükuyruk zeki bir kadındı ve dedektifin kendisine karşı bir zaafiyet duyacağını önceden biliyordu. O halde dedektif Kocakulak’ı bir sebepten dolayı seçmişti. Bu sebebin ne olduğunu bulmak da Keskingöz’e kalıyordu. Az önce uşağın ağzından kaçırdığı gibi buraya daha önce başka dedektifler de gelmişti ve akıbetleri iyi olmamıştı. İçinde oldukları bu oyunu tam olarak çözebilmek için o da kurallara uydu ve sesini çıkarmadan dedektifin peşine takılarak kendilerine ayrılan odaya gitti.






Odalarına giden yol, dar ve kasvetli koridorlardan geçiyordu. Çoğunluğu gerektiği kadar aydınlatılmamış koridorlarda nerelere açıldığı belli olmayan gizemli kapılar, kendini bile zor aydınlatan meşaleler ve birbirinden tuhaf portreler vardı. Sanki tüm portrelerin gözleri vardı. Keskingöz bunlardan bazılarının kendilerini izlediğini hissediyordu fakat dönüp baktığı anda portreler gözlerini kaçırıp sabit bakışlarına geri dönüyorlardı.






Bazı koridorların bir tarafında pencereler sıralanıyordu. Oldukça yüksek, büyük ve geniş pencerelerdi bunlar. Bu pencerelerin kenarlarına bakarak şatonun duvarlarının ne kadar kalın olduğu rahatça görülebiliyordu. Duvarlar bir metreden daha kalın olmalıydı. Pencerelerden görülen manzara da korkunçtu. Şato oldukça yüksek bir konumda olduğu için pencerelerden bakıldığında sanki gökyüzünde asılı duruyormuş gibi görünmekteydi. Ayrıca buradan Melekler Şehri de görülebiliyordu. Şehrin birbirinden yüksek gökdelenleri adeta rafta duran birer konserve kutusu gibi kısa ve yuvarlak görünüyorlardı.






Keskingöz manzarayı daha yakından seyredebilmek için pencerelerden birine yaklaşınca uşak Sivriboynuz kendisini uyardı:


-       “Lütfen dikkatli olun efendim, biliyorsunuz sizden önceki dedektif ve asistanı yanlışlıkla şatonun en yüksek kulesi olan yedinci kuleden aşağı düşmüşlerdi”






Keskingöz bu durumu garipsemişti:


-       “İkisi aynı anda mı düştüler?”


-       “Maalesef öyle efendim”


-       “Ne işleri vardı peki orada?”


-       “Sanırım şatoda bir gezintiye çıkmışlardı efendim”


-       “Peki orayı biz de görebilir miyiz?”


-       “Maalesef orayı kilitli tutuyoruz efendim, orada Kont Segur’un babasından kalan özel eşyaları kilitli durmaktadır. Babasının da kendi babasından kalan eşyaları varmış. Oraya sadece benim girmeme izin verilir”


-       “Peki şu bizden önceki ekip, kilitli tutulan bir yerde nasıl gezintiye çıkabilmişler?”






Bu dava gittikçe daha da ilginçleşiyordu. Sürekli olarak yeni bir gizem ortaya çıkıyordu ve her ortaya çıkan gizem bir öncekinden daha esrarengiz ve karanlık oluyordu. Bu oyunun içinde Keskingöz, uşağın ifadesindeki büyük çelişkiyi ortaya çıkarmıştı. Ona zaten başından beri güvenmiyordu, Keskingöz’e göre uşağın halinde bir tuhaflık vardı. Henüz bunun ne olduğunu çözemiyordu ama birşeyler öğrenmeye başlayabilmek için güzel bir noktaya gelmişti. Uşağın yaptığı hatayı yakalamıştı ve buradan yola çıkarak onu gerçeği söylemeye ikna edecekti. Ancak dedektif Kocakulak bu durumun farkında değildi ve Keskingöz’ün planlarını bozdu:


-       “Yahu ne işimiz var kulede? Ya bizim de o dedektifle asistanı gibi aynı anda ayağımız kayar da onlar gibi yanlışlıkla aşağı düşersek? Nerede böyle zararlı şeyler var hep onlarla ilgilenirsin zaten. Siz bu maymunun kusuruna bakmayın”






Uşak tam köşeye sıkışmışken Kocakulak’ın fark etmeden kendisine büyük bir iyilik yapmasıyla kurtulmuştu. Hemen arkasına dönüp koşar adımlarla uzaklaştı. O kadar hızlı gidiyordu ki dedektifle asistanı arkasından yetişemedi. İkili odaya vardıklarında uşak eşyaları çoktan içeri bırakmıştı ve kapıda onları bekliyordu:


-       “Umarım rahat edersiniz efendim. Bayan Süslükuyruk sizin için yalnızca seçkin misafirlerine tahsis ettiği bir odayı hazırlamamı emretti. Akşam yemeğine kadar dinlenin. Yemekten önce ben gelip bir ihtiyacınız olup olmadığına bakacağım. Size iyi istirahatler efendim”






Uşak saygıyla önlerinde eğildi ve arkasını dönerek yanlarından ayrıldı. Dedektifin de asistanının da o güne değin bir şatoda gecelediği hiç olmamıştı, ilk kez böyle bir yerde kalıyorlardı. Uşağın çelişkili ifadesini ve garip hallerini unutarak merakla odalarına daldılar. Odada krallarınkine benzer cibinlikli iki kişilik büyük bir yatak, tam karşısında büyük bir şömine, üstünde büyük bir portre ve yanında, koridora açılan kapıyla karşılıklı duran dev pencereler vardı. Bunlardan başka, odanın içinde antika sayılabilecek, oldukça eski fakat gösterişli mobilyalar vardı. Örneğin şöminenin yanındaki dolap iki yüz yıldan daha eski olmalıydı.






Dedektif Kocakulak odadaki tarihi atmosferden çok etkilenmişti. Yüzünde anlamsız bir gülümseme oluştu. Dev cüssesine aldırmadan koşarak yatağın üzerine atladı. Yatağın her yanı korkunç şekilde titreşti ve bu titreşim küçük bir yer sarsıntısına sebep oldu. Bu sarsıntıyla zıplayan tüm eşyalar bereket versin ki zıpladıkları yerlere geri düştüler ve hiçbiri zarar görmedi. Kocakulak, bir çocuk gibi tuhaf gülücükler atarak yatağın üzerinde yavaşça zıplıyordu. Yaz sıcağına rağmen üzerinden hiç çıkarmadığı komik pardösü ve küçücük şapkasıyla o yatağın üstünde zıplarken kendisini görse Bayan Süslükuyruk onu hemen işten kovardı kuşkusuz.






Keskingöz de bu ortamdan etkilenmişti ama kendisini hislerine kaptırmıyordu. O, kapının girişinde durup odayı derinlemesine incelemeye koyuldu. Öncelikle şöminenin içinde hiç is ya da kül yoktu. Demek ki bu şömine hiç yanmamıştı. O halde uşağın dediği seçkin misafirler ya hep yaz mevsiminde gelmişlerdi ya da buraya hiç misafir gelmemişti. Şöminenin üstündeki tablo da bir garipti, özellikle göz kısımıları aynı diğer tablolar gibi yerinden oynuyordu. Keskingöz ona baktığında tablo bakışlarını çeviriyordu ama arkasını döndüğünde tablonun yeniden kendisine baktığını hissediyordu. Bu tabloların sırrını mutlaka ortaya çıkaracaktı.






Uşağın garip tavırları ve anlattığı hikaye de oldukça ilginçti. Bahsettiği yedi numaralı kule, odalarının penceresinden görünen yüksek yer olmalıydı. Zira şatodaki en yüksek yer orası gibi görünüyordu. Diğer tüm kulelerden ve şatonun tüm diğer bölümlerinden daha yukarıda duruyordu. Görünüşe göre oraya gitmek isteyen birilerinin epey yol alması gerekliydi. Yani pek de şatonun içinde gezinirken tesadüfen denk gelinecek bir yere benzemiyordu. O halde oraya gidenler orada var olduğunu düşündükleri birşeyi aramak için gitmiş olmalıydılar. Bu da uşağın önceki dedektif ve asistanı için anlattığı hikayeyi çürütüyordu. Keskingöz’ün içinden bir ses bütün bu soruların cevaplarının yakında kendiliğinden ortaya çıkacağını söylüyordu. O an için bekleyip görmekten başka yapılacak birşey yoktu.






Dedektifin yemeğe kadar dinlenmek için uzandığını görünce kendisi de yanına uzandı. Yatakları o kadar genişti ki Keskingöz’e dedektifin yanında yatacak kadar yer kalıyordu ki normal boyutlardaki çift kişilik yataklarda nadir olarak görülen bir durumdu bu. Normalde dedektif tek başına iki kişilik yataklara zor sığardı. Çok geçmeden dedektif uykuya daldı. Ancak dedektife birkaç yüz metreden daha yakınken uyumak hiç de kolay bir iş değildi, çünkü Dedektif Kocakulak’ın korkunç bir horlama sorunu vardı. Öyle şiddetli horlardı ki yattığı odadaki bütün eşyalar her horlamasında önce kendisine doğru eğilir sonra da tam ters yöne doğru bükülürdü. Daha hafif olan eşyalar ise horlamanın içine çekme kısmında birkaç santim kayarak dedektife yaklaştıktan sonra dışarı üfleme kısımda da birkaç santim geri giderek eski yerlerine geri giderlerdi. Keskingöz, dedektifle birlikte geceleri de ofiste kaldığı için onun horlamasına alışmıştı ama yine de her sabah kendisine gece ne kadar horladığını söylerdi. Dedektif de her seferinde ona inanmayarak kendisinin asla horlamadığını savunurdu.






O gün de dedektif sanki tüm odayı içine çekerek bir çırpıda yutacakmış gibi korkunç sesler çıkararak horluyordu. Odanın kapısının önünden birileri geçse odanın içinde bir aslan kükrüyor sanırdı. Oysa bu ses, bir filin horlamasından başka birşey değildi. İlk zamanlarda Keskingöz de bu durumdan çok rahatsız oluyordu ama patronuyla yıllar geçirdikten sonra bu sesler ona ninni gibi geliyordu artık. O da kısa süre sonra uykuya daldı.






~ o ~






Aradan saatler geçti. Hava kararmış, yemek saati yaklaşmıştı. Dedektif ve asistanı uyuyorlardı. Dedektif Kocakulak yeri göğü inleterek horulduyordu. Keskingöz ise nefes alışı bile duyulmadan dedektifin yanında kıvrılmış uyumaktaydı. Odadaki tüm eşyalar dedektifin horultusuyla eğilip bükülüyordu. Odaya pencerelerden vuran dolunay ışığından başka tek ışık, kapının altından sızan, koridordaki meşalelerin ışığıydı.






Dedektifin uykusu çok ağırdı, bir keresinde ofisteki termosifon patlamıştı ama dedektif uyanmamıştı. Çok tuhaf zamanlarda uyanıp Keskingöz’e bir kusur bularak hemen geri uyurdu ve bunu daha sonra hatırlamazdı. Oysa Keskingöz’ün uykusu çok hafifti. Bir karıncanın geçişi sırasında bile uyanırdı. Hatta bazan hiç ses duymasa bile bir tehlike hissederek uyandığı olurdu. Bu yeteneğinin de yardımıyla odanın kapısının önünde birinin belirdiğini hissederek uyandı. Gözlerini açtığında kapının altından sızan ışığın iki yerden gölgelendiğini gördü. Gölge oluşmasına sebep olan bu iki nesne, kapının önünde duran birinin ayaklarıydı besbelli.






Kapının önündeki kişi her kimse, gerilim ve gizem yaratmak için kapıyı gıcırdatarak açmak istedi. Fakat kilidi açıldığı anda kapı, dedektifin horlamasının etkisiyle önce yarısına kadar açıldı, sonra bütün gücüyle geri çarptı ve kapının önündeki kişi geriye doğru uçarak önce karşıdaki duvara çarptı sonra da yere düştü. Kapının çarpması, korkunç bir gürültüyle tüm koridorlarda yankılanmıştı. Ancak dedektifin horultusu bu sesi bastırıyordu.






Keskingöz birşey yapmak için acele etmedi, bu kişinin kim olduğu ve ne amaçladığı henüz belli değildi çünkü. Gizemli kişilik de düştüğü yerde kısa süre kendini toparladıktan sonra ayağa kalkıp yeniden harekete geçti. Bu kez işini sağlama almak amacıyla odanın kapısını yüklenerek sonuna kadar açıp hemen duvara dayadı. Bu kişinin kim olduğu loş ışıkta pek seçilemiyordu ancak çok tuhaf bir görüntüsü vardı. Keskingöz önce bu kişinin gövdesindeki orantısızlığa dikkat etti. Kocaman bir cüssesi vardı fakat üzerinde küçücük bir kafası vardı. Yüzü karanlık bir yere denk gelmişti ve seçilmiyordu. Anlaşıldığı kadarıyla bu kişi de Keskingöz’ü seçemiyordu, çünkü onun uyanık olduğunu ve kendisine baktığını anlamamıştı.






Gizemli kişi önce olduğu yerde biraz durakladı, odadakilerin kendisini fark edip etmediklerine bakıyordu. O halde bu kişi bir hırsız değildi, çünkü öyle olsaydı bu kişinin yaptığı gibi fark edilmeye çalışmazdı. Bilakis işini sessizce ve fark edilmeden halletmeye çalışırdı. O halde amacı neydi bu şahsiyetin?






Kısa süre sonra bu şahsiyet bir adım ileri gidip yatağın ayak ucuna geldi ve ellerini kaldırarak deli gibi bağırmaya başladı. Geldiği noktada yüzü göründü. Bu küçük kafanın yüzü, şatonun her yerinde dev portreleri olan Kont Segur’a aitti. Bu gizemli kişi, Kont Segur’un meşhur hayaleti olmalıydı.






Keskingöz hemen yerinden fırlayarak dedektifi sarsmaya başladı:


-       “Dedektif, dedektif. Dedektif Kocakulak, kalkın. Hemen kalkmanız lazım”






Dedektif öyle derin uyuyordu ki Keskingöz gibi bir ordu bile gelse onu uyandıramazdı. Hatta dedektifin horlaması esnasında nefes alırken neredeyse Keskingöz içeri kaçacaktı. Bu işin böyle hallolmayacağını gören Keskingöz, hemen başucundaki komodinin üzerinde duran bir sürahi suyu dedektifin kafasına boca etti. Dedektif telaşla yerinden fırlarken halâ gördüğü rüyaların etkisindeydi:


-       “AAAY! İTİRAF EDİYORUM DOLAPTAKİ PASTAYI BEN YEDİM! Ne? Neler oluyor burada?”






İlk anda yaşadığı şoku atlatınca direkt olarak hayaletle burun duruna geldi. İkisi birkaç saniye boyunca birbirlerine boş bakışlarla anlamsızca baktılar. Sonra hayalet yeniden bağırıp tuhaf sesler çıkarmaya başlayınca dedektif durumu anladı:


-       “HAYALEEEET!”






Bu haykırıştan sonra dedektif bayıldı ve az önce yatmakta olduğu yere geri düşerek aynı pozisyonda aynı uykuyu aynı şekilde horlayarak yatmaya geri koyuldu. Dedektif bayılınca hayalet de hemen koşarak odadan çıktı. Keskingöz o anda anladı ki bu hayaletin amacı zarar vermek değildi, sadece görünmek istemişti. Ancak bu hayalet Keskingöz’e pek de masum gelmemişti. Çevik bir hareketle zıplayıp cibinliğin köşesine tutunarak açık kapının üstüne sıçradı ve oradan da koridora atladı. Kuyruğuyla kapının çerçevesinden destek aldıktan sonra yüksek koridorun tavanında kendisine ilerleyebileceği bir yol buldu.






Bu sırada hayalet ne tesadüftür ki yedi numaralı kulenin kapısının olduğu tarafa doğru kaçıyordu. Keskingöz çok agresif olmamaya karar verdi. İlk anda hayaletin üstüne zıplayıp onu yere düşürmeyi planlamıştı ama şimdi hayalete fark ettirmeden onu takip edip nereden geldiğini öğrenmeye çalışmanın daha doğru olacağına inanıyordu. Bu nedenle koridorun tepesinde bulduğu yolda hayalete görünmeden sessizce ilerlemeye devam etti. Uzun süre hayaleti takip ettikten sonra hayalet yedinci kulenin girişinin bulunduğu son koridora doğru döndüğü anda ortadan kayboldu.






Keskingöz her yere iyice baktı ancak hayalet gitmişti. Kulenin girişindeki büyük demir kapıyı kontrol etti. Üzerindeki bütün kilitler paslanmış ve tozluydu. Yıllardır açılmadıkları belliydi. Zaten bu koca kapının açılıp kapanması, öyle hayaletin gözden kaybolduğu süre olan birkaç saniye içinde başarılabilecek birşey değildi. Ayrıca Keskingöz bu hayaletin bildiğimiz hayaletler gibi duvardan geçemediğini de biliyordu, zira odalarına kapıdan girmeye çalışmıştı. Hatta bunu yaparken kapı kendisine de çarpmıştı. Bir de hayaletin gölgesi vardı. O halde bu şey her neyse nesnel bir varlıktı. Uzun lafın kısası bu kişi kanlı canlı bir hayvandı. Keskingöz onun nasıl ortadan kaybolduğunu bulamamıştı ancak bu, kovaladığı şeyin gerçek bir hayalet olmadığı tezini çürütmüyordu.






Hayalet izini kaybettirmeyi başarmış olabilirdi ancak Keskingöz’ün yapabileceklerine engel olamayacaktı! Keskingöz, üzerinden hiç çıkarmadığı kısacık pardösüsünün içinden kocaman bir kağıt rulosu çıkardı. Bunu, yedi numaralı kuleye giden kısa koridorun girişine boydan boya serdi. Halının deseni üzerinde pek belli olmayan, mürekkep renkli bir kağıttı bu. Sonra da kağıtdı orada bırakıp odasının yolunu tuttu.






Odaya dönerken bir yandan da olayları düşünüyordu. İşler gittikçe sarpa sarmaktaydı. Bu yedi numaralı kulenin esrarı neydi? Daha önceki araştırma ekipleri de bu yedinci kulenin esrarını çözme peşindeyken bertaraf olmuşlardı. Yedinci kule hayaletin yaşadığı yer miydi? O halde neden ev sahipleri burayı kapalı tutuyorlardı? Ev sahiplerinin buradaki durumu bilmemesine imkan yoktu, çünkü bütün olaylar burayı işaret ediyordu. Nerden bakarsa baksın, eldeki bulgular bulmacayı çözmek için yeterli değildi henüz. O nedenle biraz daha bekleyip olayların gelişimini takip etmekten başka yapacak birşey yoktu.






Odaya döndüğünde dedektif halen daha horultusuyla etrafı inletmekteydi. Keskingöz kapıyı kapatıp yeniden yerine uzandı. Birkaç dakika içinde yeniden koridorda birisinin gezindiğini hissetti. Ancak bu kez gelen gizemli biri değildi, yeni ziyaretçileri uşak Sivriboynuz idi. Uşak kibarca kapıyı çalarak akşam yemeği zamanının geldiğini haber verdi. Keskingöz de kendisine yanıt verdi:


-       “Az sonra biz de yemeğe katılacağız. Teşekkürler”






Keskingöz’ün bu sözünden sonra dedektif uyanarak olduğu yerde doğruldu ve bir süre gözlerini ovuşturdu. Sonrasında Keskingöz’e döndü:


-       “Kulağımın dibinde neden bağırıyorsun? Zaten senin yüzünden tuhaf rüyalar gördüm. Mesela bir tanesinde odamıza bir hayalet gelmişti. Neden ben uyurken biraz sessiz olmuyorsun? Bilmiyorum ki ne zaman akıllanacaksın sen...”


-       “Patron, ben sesimi bile çıkarmadım ama sen yine çok horladın”


-       “Kes sesini Keskingöz! Ben asla horlamam tamam mı?”


-       “Bu arada yemek hazırmış patron, istersen biz de aşağı inelim”


-       “Yemek mi dedin? Açlıktan midem kazınmaya başlamıştı benim de. Biz de inelim yemeğe o zaman”


-       “Harika fikir patron”






İkisi de yüzünü yıkadıktan sonra hazırlanıp odalarından çıktılar. Keskingöz kapıyı açtıktan sonra yere baktı ve içinden şöyle dedi:


-       “Tam düşündüğüm gibi!”






~ o ~






Akşam yemeği için gittikleri yemek odası oldukça uzundu. Belki de şatonun en uzun odasıydı burası. Uzun olduğu kadar yüksek de bir odaydı bu. Dedektif Kocakulak’ın ofisinden on taneyi içine alabilecek büyüklükteydi. Odanın ortasında duran masa da boylu boyunca uzanıyordu. Bu masanın iki ucunda iki uzun sandalye ve ortasında onlarca çeşit yemek bulunuyordu. Yine masanın iki ucunun bulunduğu iki tarafta iki ayrı şömine yanıyordu ve bu şöminelerin aydınlığı, masanın üzerindeki şamdanmlarla birlikte odayı aydınlatıyordu.






Odanın bir yanında yedi numaralı kuleye bakan yüksek pencereler sıralanmıştı. Bu pencerelerden süzülen dolunayın ışığı da odanın romantik atmosferini güçlendiriyordu. Hele pencerelerden yukarı bakıldığında görülen yıldız nakışlarıyla işli gökyüzü ve büyüleyici güzellikteki ddolunay manzarası muhteşemdi. Ay ve yıldızlar burada Melekler Şehri’ndekinden daha yakın görünüyordu. O Melekler Şehri’nin ışıkları ise bu pencerelerden belli-belirsiz seçilebiliyordu. Hayatı boyunca bu odada yemek yemiş olmak, bu pencerelerden gökyüzünü seyretmiş olmak muhteşem olmalıydı. Oysa masanın birbirine en uzak köşelerine sıralanmış bu birkaç kişilik topluluğun yüzünde bu hazlarla beslenmiş mutlu kimselerde görülecek mesut ifadeler yoktu. Bu yüzlerde birer android gibi sabit, donuk ve keskin ifadeler asılıydı.






Masanın, dedektif ve asistanının odaya girdiği tarafa yakın ucunda bayan Süslükuyruk bulunuyordu. Nezaketle ayağa kalkmış ve misafirlerini karşılamıştı. Diğer uçta ise iki kişinin olduğu görünüyordu ama masa o kadar uzundu ki bunların yüz hatlarını bırakın ne tür hayvanlar olduğu bile anlaşılamıyordu. Süslükuyruk’un üzerinde gece mavisi renkte bir tuvalet vardı. Bu kadının her kıyafeti rüküşlük sanatında ayrı bir şaheserdi! Bu kıyafete giden kumaşa harcanan parayla Vanuatu ya da Burkina Faso gibi on tane ülkedeki bütün açlar doyurulurdu, kalan parayla da gelecek beş yıl boyunca aç kalacak kişiler için erzak depolanabilirdi. Kadın adeta kıyafetin içinde kaybolmuştu. Her tarafından tüller ve balonlar çıkan bu elbisenin etekleri ise ayrı bir skandaldı. Bu eteğin katmanlarının her birini ayrı etek olarak giyse herhalde ömrünün sonuna kadar kendisini idare ederdi.






Bayan Süslükuyruk kıyafetlerini mümkün olan en rüküş tarzlarda seçiyor olabilirdi, ama kesinlikle kibar biriydi. Konuklarını da büyük bir nezaket ve kibarlıkla selamladı:


-       “Hoş geldiniz dedektif. Yemek masamda sizleri ağırlamaktan büyük bir memnuniyet ve şeref duyuyorum”






Dedektif de bu abartılı pohpohlama karşısında hemen yelkenleri suya indirip böyle önemli birinin kendisi gibi adı sanı bilinmeyen önemsiz birini ağırlamaktan neden şeref duyacağını sorgulama gereği duymadı. O, dierkt olarak söylenenlere inanıp gaza geldi ve içinde bulunduğu sanal ortamın tadını çıkarmayı seçti:


-       “O şeref bana ait efendim. Siz bu maymunun kusuruna bakmayın”






Kadın, eteklerini toplayarak masanın öbür ucuna doğru yürümeye koyuldu. Yürürken arkasına dönme gereği dahi duymadan dedektife seslendi:


-       “Benimle gelin dedektif”






Dedektif, asistanıyla birlikte kadını takip etmeye koyuldu. Keskingöz bu tavrın ne kadar yapmacık ve sahte olduğunu kavramıştı. Zira kadının dedektife bu denli abartı bir nezaket göstermesine gerek yoktu. Ayrıca arkasına bile bakmadan dedektifi ayağına çağırması, ona hiç değer vermediğini gösteriyordu. Yakın kimseler arasında bu durum önemsenmezdi belki ancak Süslükuyruk gibi insanların aristokrasisinde bunu yapmak büyük bir hakaretti. Zavallı dedektif aslında kendisine edilen iltifatların hiçbirinin gerçek olmadığını bilmiyordu. Nezaketi bu denli abarttığına göre kadın bir şeylerin peşinde olmalıydı. Kadın, dedektifi etkilemeye çalışıyordu, nitekim Keskingöz’ün yüzüne bile bakmazken patronuna bu denli kibarlık yapmasının başka bir açıklaması olamazdı.









~ DEVAM EDECEK ~




Onerimiz enterasan yazilar : beyaz yatak odaları ve cibinlik modelleri

cibinlik modelleri

Merhaba sevgili web sitesi takipçilerimiz. Yogun talep aldigimiz icin sizlere bugün cibinlik modelleri makalesini yayinlamaya karar verdik.



Cibinlik ( sineklik ) Modelleri yuvarlak-cibinlik-modeli-yatak ...

yuvarlak-cibinlik-modeli-yatak

cibinlik modelleri 1

2011 Mayıs 29 | Bebek Dünyası

Bebek Odası İçin Rengarenk

cibinlik modelleri 2

havlukurdale

Merhabalar sevgili site okurlarimiz. Bugunku konumuz havlukurdale.






havlukurdale 1



havlukurdale 2



havlukurdale 3










İlk kurdele nakışı çalışmamı gururla sunarım :)


El nakışı kursuna başladığım halde görev yapan eğitmenin tayini çıkması ve yerine bu işten bihaber olan yeni bir vatandaşın gelmesi nedeniyle kursu bıraktım..Kursta yaptığım sadece burada en alttaki fotoğrafta gördüğünüz deneme ve öğrenme maksatlı yaptığım iştir.






İnternet ve dergilerden bu işi öğrenebileceğim içim çokta üzüldüm diyemiyorum..Majestik'in sitesinde 2010 Kurdele Nakışı Yarışmasın'da Jüri Özel ödülü alan bu şahane havluyu gördüğümden beri yapmak istiyordum..Majestik kataloğundan yararlanıp desen çıkardım ve malzemeleri aldım..Orada yazan malzemeleri almıştım ama hoşuma gitmedikleri ve tasarımı biraz değiştirdiğim için malzemelerde değişiklik yaptım..






Kendime yeni başlamış bir motifini yapmıştım...Daha benimkini bitirmeden siparişler geldi..Bu da onlardan biri..Orijinalinden biraz farklı benimki..Mesela oradaki gül elde yapılıp dikilmiş ben havlu üzerine işledim..Sap kısımları da nasıl bir teknikle yapılmış anlayamadım pek..Ben sap işi yaptım..Güller ve tomurcuklarda kırmızı değilde narçiçeği tonlarında..






Kendisi oldukça ağır olduğu için kenar desenleri yapmadım..Ama kendiminkine yapmayı düşünüyorum..Ütülediğim halde kasnak izleri gitmedi zamanla geçeceğini düşünüyorum..


Bu işin ustaları olanlar hatalarımı görmezden gelmenizi rica ediyorum..Sevgiler ♥♥





Bu yazi hakkinda daha cok bilgi inceleyebileceginiz degerli bir internet kaynagi : kurdele havlu modelleri

yufka börek tarifleri

Selam degerli site ziyaretcilerimiz. Bugunku yazimiz yufka börek tarifleri.

Herkese merhaba,güneş yüzünü iyice göstermeye başladı ve herkesi zayıflama telaşı aldı....sabah trt1 de iyi fikir programının sunucusu Esra Harmanda ve her çarşamba konuğu olan iç hastalıkları uzmanı Ayça Kaya hanımı izleyince ;bu telaşın çok yersiz olduğunu gördüm.Yemek yemeyi bilmemiz gerektiğini ,kendimizi yıpratmadan yorucu diyetlerle bünyemizi sıkıntıya sokmadan nasıl zayıflayabileceğimizi anlattı.Kilo aldırmayan tarifleride bir ayrı güzel;sebzeli yufka böreği tarifi harıkaydı .Biz bir börek için  4-5 yufka kullanıyoruz,yarım yufka isterseniz bu bir yufka da olabilir.Sonuç besleyici,kilo aldırmayan,gönül rahatlığıyla yiyebileceğiniz bir börek.

                                 3 kabak rendesi(suyu sıkılmış)

                                 maydonoz,dereotu[kıyılmış ,miktar isteğe bağlı)

                                 3 yumurta

                                  peynir(tatlandırmak için)

                                  1 yufka(yufkaları ufak parçalar haline getirin)

                                  kırmızı biber,karabiber,1 yemek kaşığı zeytinyağı

  Bütün malzemeyi karıştırıp,yağlı kağıt serili bir borcama dökün,200'de pişirin.ve böreğinizi artık hep böyle yapın,kilo vermenize bir katkıda bu börekten olsun.Afiyet olsun.

                                  

                                


 


Bu konu hakkinda daha fazla bilgi inceleyebileceginiz kaliteli bir internet kaynagi : yufka börek tarifleri

Friday, April 26, 2013

elmalı tart oktay usta

Merhabalar degerli site ziyaretcilerimiz. Yogun talep üzerine sizlere bugün elmalı tart oktay usta yazisini paylasmaya karar verdik.






TARİFE YORUM YAZ












elmali tart oktay usta 1

Elmalı Tart




Malzeme :


  • 3 yumurta

  • 1 su b. tozşeker

  • 1 p. margarin

  • 1 limon kabuğu

  • 1 p. kabartma tozu

  • alabildiği kadar un

  • 2 çorba kaşığı üzüm

  • 2 çorba kaşığı file fındık




     Üzeri için:


  • 3 elma

  • 1 tatlı k. tarçın

  • 2 çorba k.tozşeker

  • pudra şekeri



Hazırlanışı :

Önce karıştırma kasesene yumurtaları kıralım.  yumuşatılmış margarini ekleyip birkaç kaşık un ekleyerek karıştıralım. margarin iyice eriyince limon kabuğu rendesini, tozşekeri, kabartma tozu  ve un ekleyerek tart hamuru kıvamına getirelim. hamurdan bir portakal büyüklüğünde ayırıp buzluğa atarak sertleştirelim. içine birkaç kaşık daha un ekleyerek kıvamını daha sert yapabilirsiniz.  geri kalan hamura file fındığı ekleyerek fırın kabına yayalım. diğer tarafta rendelenmiş elmayı pişirip soğutalım.içine tarçın ,üzüm ve tozşekeri ekleyelim. hamurun üzerine yayalım. buzluktan çıkarttığımız hamuru rendeleyelim. 170 derecede üzeri ve altı kızarana kadar pişirip üzerine pudra şekeri eleyerek ılık servis yapalım.

Gayet güzel bir tarif, yapacak olanlara afiyet olsun.


Ziyaret etmeniz gereken guzel makale : Un kurabiye

sandıktan satılık çeyizler

Selam sevgili web sitesi okurlarimiz. Yogun istek aldigimiz icin sizlere bugün sandıktan satılık çeyizler yazisini yayinlamaya karar verdik.


SORU: Banka sandıklarından emekli olanlar intibaktan faydalanabiliyor mu? 






CEVAP: Banka sandıklarından emekli olanlar intibak zammından yararlanamıyor. 






Kaynak: TAKVİM




--


AŞAĞIDAKİ KONU BAŞLIKLARI İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:




  1. Hangi emeklilerin maaşı düşürülecek?


  2. 2.500 emekliye intibak piyangosu


  3. 7400 prim gününden emekli olanların alacakları intibak zammı - TABLO


  4. İntibak düzenlemesiyle 322 TL'ye kadar intibak farkı alacak olan emekliler - TABLO


  5. Yeni İntibak Yasasından yararlanabilecek miyim?


  6. Emeklilere fikir vermesi açısından farklı prim günü ve göstergelere göre alınacak intibak zamlarını gösterir tablo - ÖRNEK TABLO


  7. 485.000 emekliye 100-150 lira arasında intibak zammı - TABLO


  8. İşte intibak rakamları - TABLO


  9. 9000 gün primle emekli olanların alacakları intibak zammı - TABLO


  10. 3600 günden emekli olanların alacakları intibak zammı - TABLO




www.emeklilikhaber.com  


tanıtım ve tavsiye mesajı:


 


Değerli arkadaşım;

Bu e-postayı size faydalı bir siteyi duyurmak için gönderiyorum.

Sigortalı çalışıyorsanız  yeni SGK haberlerini günlük olarak yayınlayan bir site var. 

Düzenli olarak önemli gelişmeleri takip edebilirsiniz. 

İş arkadaşlarınızın önemli SGK gelişmelerinden haberdar olmaları için web sitemizi tavsiye ediniz. 




Ziyaret İçin Tıkla www.emeklilikhaber.com 

RSS Abone Ol www.feeds.feedburner.com/emeklilikhaber 



Friendfeed http://friendfeed.com/aliozturkekonomist


Twitter Takip Et www.twitter.com/emeklilikhaber


Facebook Ekle www.facebook.com/emeklilikhaber




Ilgilenebileceginiz enterasan yazilar : değişik iğne dantelleri

Thursday, April 25, 2013

TIĞ İŞİ YAPILIŞI ÖRNEKLER

Merhaba sevgili site ziyaretcilerimiz. Yogun istek aldigimiz icin sizlere bugün TIĞ İŞİ YAPILIŞI ÖRNEKLER makalesini sunmaya karar verdik.


ti isi yapilisi ornekler 1


Tığ İşi Atkı Bere Yapımı İçin Gerekli Malzemeler :

3 yumak Siyah Renkte İplik

 2,5 numara tığ.

Tığ İşi Atkı Berenin Yapılışı :

Atkı İçin : 140 santimetre zincir çekip. Çektiğimiz zincirin her iki tarafına da 12 şer zincir çekip, 2′şer zincir atlayarak, 1′er trabzan yapıyoruz. Her iki yöndeki dönüş yerlerinde aynı zincir içine 3'er adet 2  kez çıkılarak trabzan yapıyoruz. Sonra gelen sırada, 2 trabzan arasına 1′er trabzan yapıyoruz, trabzanlar arasına 1′er zincir çekiyoruz.İki taraftaki dönüş yerlerinde her sırada 3′er trabzan artırıyoruz. Bu şekilde yaptığımızda atkı eni 13 santimetre örülerek, bitirilir. Atkının etrafına; 2 trabzan atlayarak 3. trabzanın tam arasına sık iğne yapıyoruz, 7 zincir çekip, 4. zincirin içerisine sık iğne ile pıtırcık oyası dediğimiz örgüyü yapıyoruz.. 3 zincir çekilir, 3. trabzanın arasına sık iğne yapılır,  bu şeklinde oya yapıyoruz.

Bu şekilde devam ederek atkımızı bitiriyouz.

Bere İçin : 6 zincir çekilerek birleştiriyoruz. İçine 15 adet trabzan yapıp. Her sırada 4′er trabzan arayla 1′er trabzan artırarak. 8 santimetre örüp, artırma yapmadan 12 santimetre daha örülüp, bereyi bitiriyoruz .son olarak berenin etrafına atkıda yaptığımız oyayı yaparak tamamlıyoruz.

Tüm takipçilerime kolay gelsin diyorum iyi günlerde kullanmanız dileğiyle.


Bu konu ile alakali daha detayli yazi inceleyebileceginiz onemli bir web kaynagi : ingiliz örgü siteleri

Tuesday, April 23, 2013

teneke kutu dekupaj boyama

Merhaba degerli web sitesi ziyaretcilerimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün teneke kutu dekupaj boyama yazisini sunmaya karar verdik.




İş yerindeki arkadaşlara ‘teneke kutularınızı atmayın’ diye tembihlemeye başladığımı yazmıştım daha önce ve ilk kutu geldi :)

Teneke kutuyu getiren arkadaşım İlknur'a saksı yapmaya karar verdim. Bu sefer ilk yaptığımdan farklı olarak kutunun üst ve alt kısımlarını renkli boya ile boyamaya karar verdim.

Fakat peçeteyi yapıştırdıktan sonra kenarları gözüme pek hoş gelmedi. Bir süre bu kısımlara ne yapsam diye düşünerek beklettim. İnternette şerit biçiminde kenar süsü arattım ve uzun aramalar sonunda bulduğum bir şeridi kendime göre uyarlayarak renkli fotokopisini aldım.

Kullandığım Malzemeler :



  • Cadence S.Beyaz Akrilik Boya

  • Cadence Kahverengi Akrilik Boya (No : 1153)

  • Cadence Peçete Aplike Medium (Peçete Tutkalı)

  • Cadence Transfer-Dekupaj Tutkalı

  • Desenli Peçete

  • Fırça (Boyamak için)

  • Yumuşak uçlu Fırça (Peçeteyi yapıştırmak için)

  • Cadence Sprey Vernik

  • Kendim hazırlayıp renkli çıktı aldığım şeritler



Yapılışı :

1. Teneke kutumuzu 1 kat Beyaz boya ile boyuyoruz. 1 saat sonra ilk kat kuruduktan sonra tekrar 1 kat beyaz ile boyuyoruz. Eğer 2 kat boya kapatmaz ise 1 kat daha beyaz boya ile boyayınız.

2. Tenekenin alt ve üst kısımlarını düzgün bir şekilde kahverengi boyamak için kağıt şerit yapıştırdım. (Bu şekilde fotoğrafını çekmeyi unutmuşum, artık bir dahaki sefere...) 2 kat kahverengi boya ile boyadım.

3. Desenli Peçetemizi teneke kutunun kahverengi boyalı kısımlarının arasına denk gelecek şekilde kesiyoruz. Peçete 3 kat olduğu için desenli kısmını ayırıyoruz.

4. Yumuşak uçlu fırça ile Peçete Tutkalını peçeteyi yapıştıracağımız yere ince bir kat sürüyoruz.

5. Peçeteyi dikkatlice yapıştırıyoruz ve üzerine de tekrar peçete tutkalı sürüyoruz.

6. Peçetenin kenarlarına da sarı renkli şeritleri cadence transfer-dekupaj tutkalı ile yapıştırıyoruz. Şeridi yapıştıracağımız yere önce tutkalı sürüp, üzerine şeridi yapıştırıyoruz ve şeridin üzerine tekrar tutkal sürüyoruz.

7. Son olarak da kuruduktan sonra vernikliyoruz. (Ben genelde boyadıklarımı biriktirip biriktirip vernikliyorum…)






teneke kutu dekupaj boyama 1






teneke kutu dekupaj boyama 2






teneke kutu dekupaj boyama 3






teneke kutu dekupaj boyama 4








İyi Günlerde kullanılsın...



Bu makale ile alakali daha detayli bilgi bulabileceginiz tavsiye ettigimiz bir web sitesi : eskileri değerlendirme etkinliği

Monday, April 22, 2013

2013 oya resimleri

Merhabalar degerli site okurlarimiz. Simdiki yayinimiz 2013 oya resimleri.


2013 yılı Moda Şal Yapımı



2013 oya resimleri 1
Şalın Yapımında Kullanılan Malzemeler:

3,5 numara tığ

3 yumak iplik

Şalın Yapımının Anlatımı

İlk olarak 9 zincir çekerek başlıyoruz zincirlerden biri dönüş zinciri oluyor geriye 8 zincir kalıyor ve bu zincirleri 8 adet sık iğne yapıyoruz .İkinci sırada 4 zincir ile çıkıp her sık iğneye aralarında 1 zincir olacak şekilde 2 şer adet toplamında 15 adet üçlü trabzan yapıp başta çektiğimiz 4 zincirle 16 tane trabzan oluyor.Bunları yaptıktan sonra sırada trabzanların arası 1 zincir olacak şekilde ve her  üste çıktığımızda 4 zincir ile çıkıp 3. sırada ilk deliğe 2 adet trabzan yapıp sonra ki arada boşluğa bir trabzan ve tekrar diğer boşluğa iki trabzan yaparak devam edip gidiyoruz son delikte iki trabzan olması gerekiyor. her sıramızda aynı deliğe iki tane tarbzan örgü yaptığımız için model baklava dilimli şeklinde görüntü kazanıyor Bu şalı modelinde ben 35 sıra ördüm ve resimde görüldüğü gibi bir görünüm kazandı siz zevkinize uygun yapabilirsiniz sıra değerini büyüklüğünü bu şakilde artırıp azaltarak ayarlayabilirsiniz


Kesinlikle onerdigimiz guzel makale : yazma kenarı 2013

Saturday, April 20, 2013

telkırma tepsi modelleri

Merhabalar sevgili site okurlarimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün telkırma tepsi modelleri makalesini sunmaya karar verdik.


Sevgili arkadaşım Ayla beni mimlemiş.Dilimin döndüğünce cevaplandırayım.Mimin konusu SİNİR KÜPÜ. Şu son yıllarda hayat şartlarındanmıdır yoksa insanların rahat oluşundanmıdır bilinmez ama bütün insanlar zehir zembelek. Patlamaya hazır bomba gibiler.Bende o katogoride olan insanlardan sadece bir tanesiyim.Her zaman asabiyim.Böylede olunca her şeyin karşısında sinir küpü olup çıkıyorum.



Başlıca;



*Evde yemek hazır olduğu zaman saatler sonra masaya gelinmesine,



*Hazırlanıp bir yere giderken saatlarce başkalarının keyfinin beklenmesine,



*Toplum içinde bazı densizlerin  parasıyla puluyla övünmesine,



*Düşülüp kalkılacak insanların hep kendi seviyesinden seçilip  başkalarının küçümsenmesine,



*İnsanların sürekli yediği içtiği ile övünmesine,



*Çok bildiğini sanıp sürekli karşısındakinin fikirlerinin çürütülmesine(Mesela benim oğlum gibi),



Çok sinir olurum..



vs.vs.vs.vs.



Şu an aklıma gelenler bunlar ama uzun süre düşündüğümde bir sürü şey çıkar ve yazmakla bitmez. Fazla düşünmeyeyim vede seni sıkmayayım arkadaşım.



telkirma tepsi modelleri 1telkirma tepsi modelleri 2



Bu tepsiyide Sevgili yeğenim Yasemin Bartın'da yaptırmış. Çok güzel olmuş. Çok beğendim. Bu tepsinin bir değişik modelinide kız kardeşime yaptırmış oda çok güzeldi. Teşekkür ederim canım kardeşim Yasemin. Yapanın ellerine sağlık seninde kesene bereket.Çok çok teşekkür ederim.



Aylardır siteme uğramadım ya dilim çözuldü..Şimdide durmadan bir şeyler eklemek geliyor içimden..













Ziyaret etmeniz gereken diger bir yazi : tel kırma tepsi örtüsü

Friday, April 19, 2013

danteller 2011

Merhaba degerli web sitesi ziyaretcilerimiz. Simdiki yayinimiz danteller 2011.











danteller 2011 1

ŞEMEN TABLO






danteller 2011 2






DAMAT HAVLUSU


danteller 2011 3


danteller 2011 4






danteller 2011 5




 


İĞNE DANTELİ YATAK ODASI MODELLERİ


danteller 2011 6










danteller 2011 7


danteller 2011 8


danteller 2011 9


danteller 2011 10






danteller 2011 11


danteller 2011 12


danteller 2011 13


danteller 2011 14


danteller 2011 15


danteller 2011 16


danteller 2011 17






danteller 2011 18


danteller 2011 19


danteller 2011 20


2010 DANTEL YATAK ODASI TAKIMLARI


danteller 2011 21






danteller 2011 22


danteller 2011 23


danteller 2011 24


danteller 2011 25


danteller 2011 26


danteller 2011 27


danteller 2011 28


danteller 2011 29


danteller 2011 30






danteller 2011 31


danteller 2011 32


danteller 2011 33


danteller 2011 34


danteller 2011 35


danteller 2011 36







RENKLİ VE KABARTMALI YATAK ODASI MODELLERİ






danteller 2011 37


danteller 2011 38






danteller 2011 39


danteller 2011 40






danteller 2011 41


danteller 2011 42


danteller 2011 43


danteller 2011 44


danteller 2011 45






danteller 2011 46


danteller 2011 47






HAVLU KENARLARI






danteller 2011 48


danteller 2011 49


danteller 2011 50


danteller 2011 51


danteller 2011 52






danteller 2011 53


danteller 2011 54


danteller 2011 55


danteller 2011 56


danteller 2011 57


danteller 2011 58






danteller 2011 59


danteller 2011 60






danteller 2011 61


danteller 2011 62



danteller 2011 63


danteller 2011 64






danteller 2011 65


danteller 2011 66


danteller 2011 67






danteller 2011 68


danteller 2011 69


danteller 2011 70


danteller 2011 71


danteller 2011 72


danteller 2011 73



danteller 2011 74


DANTEL VİTRİN TAKIMI MODELLERİ






danteller 2011 75danteller 2011 76danteller 2011 77


danteller 2011 78






danteller 2011 79






danteller 2011 80danteller 2011 81


ÇARŞAF TAKIMLARI


YATAK ARA TAKIM ÖRNEKLERİ









danteller 2011 82danteller 2011 83


danteller 2011 84danteller 2011 85


danteller 2011 86


danteller 2011 87


VİTRİN TAKIMLARI.YATAK ODASI DANTELLERİ,YUVARLAK DANTELLER,BOHÇA KENARI,SEHPA ÖRTÜSÜ,ÇARŞAF TAKIMI,ARA TAKIMI,ETEK UCU,KARE DANTELLER,İĞNE OYALARI,TIĞ İŞLERİ,2011 MODASI DANTELLER HEPSİ BURADA


UMARIM BEGENMİŞSİNİZDİR



Onerdigimiz ilginc yazilar : danteller 2011