Monday, July 30, 2012

Şeftali...


sevmiyor olabilirdim, belki reçel de. Ama bu, şeftali reçelini sevmeyeceğim anlamına gelmezdi. Zaten bu sevme, sevmeme meselesi iyice birbirine girmişti. Tek başına düşündüğümde dondurma sevmiyordum çünkü artık dondurmalar çok tatlıydı, Şam fıstık sevmiyordum çünkü küçük uzaylılar kadar yeşildiler. İki akşam önce, bunları düşünürken, fıstıklı dondurma yemekteydim, zira o dondurmayı getiren eller ne getirse yiyebilirdim. Şeftali reçeli işine ise, itiraf ediyorum, bizzat kendi ellerimle girdim. 


Eşim şeftali seviyordu, abim şeftaliye bayılıyordu, bu yüzden kendim sevmezken, hangi tezgahta gözüme hoş görünen bir şeftali görsem iki ayrı torba dolduruyordum. Tabii gün geldi, bu dolu torbaları hızlıca başka bir şeye dönüştürmek gerekti, o gün, kendilerini sevenlerle buluşamayacak kadar az zamanları vardı. İşte aşağıdaki öykü böyle başladı.





  İnternetteki tariflerden (peekk çooklar), 1300 kg. şeftaliye 900 gr şeker konulanında karar kıldım. Sertlerinden seçilmiş şeftalileri yıkadım, soydum, yine yıkadım, bir kat şeker bir kat şeftali koyup çelik tencerede yarım saat beklettim(annem, meyveler sulanıncaya kadar bekletirdi, bu da bir kaç saatten fazla ederdi). Harlı ateşe koydum bu karışımı, 15 dakika kaynattım, sonra altını kıstım, koyulaşsın diye beklemeye başladım. Köpüklendikçe köpüklerini aldım(bu işin de bir püf noktası varmış, bir çay kaşığı kadar tereyağı eklendiğinde kaynamakta olan reçele köpükten eser kalmıyor ama annem reçel yaparken de baş köpük toplayıcı ben olduğumdan bu görevimden vazgeçmedim). Yine annem gibi, ara ara minik bir kaşık dolusu reçeli cam bir çay tabağına aktardım, yana eğip reçelcik ne kadar hızlı hareket ediyor diye izledim. Nihayet koyulaştığına kanaat getirdiğimde yarım limon suyu ekleyip bir 5 dakika daha kaynattım("tıkılattım" derdi anne sultan:) ). Peşin söyleyeyim bu reçel çok da fazla koyulaşmadı, koyulaşmak için biraz daha şekere ihtiyacı vardı ama benim elim fazlasına gitmedi, her ne kadar parlak, koyu kıvamlı reçel bence reçel olsa da bu kadarına tav oldum. Sıcakken kavanozlara doldurdum, birazını abimlerin çantasına, birazını bizim dolaba yerleştirdim. Ve sonraa bu öykünün takipçisi oldum. Bu yıl da aynı öykü tekrar etti bizim mutfakta. Çünkü şeftali reçelinin kokusu bambaşka, şeftali ve reçel sevmeyen biri için bile bu kokuyu duymaya değer güzel bir kahvaltı sofrasında.

No comments:

Post a Comment