Bende şu sıra olay çok, şeytan diyor ki dön arkanı ve git bu şehirden. Ama yıllardır emek verdiğim okul beni kelepçelemiş durumda. Hani ben Can'dan ayrıldığımda çok büyük acılar çekmiştim ve Ceyda hep yanımda olmuştu ya? Ben ona güvenmiştim. Her sırrımı, her derdimi ''birine söyler mi acaba?'' diye düşünmeden anlattım. Ama öyle bir şey oldu ki, tam hastaneden çıktığım gün ( boru değil 10 gün yatmışım ) yurtta ortalık karışıyor. Bi boktan haberim yok. Oda arkadaşım mesafeli konuşuyor, sonra öğreniyorum ki Ceyda'nın eski yurdundan bizim yurda gelen arkadaşı oda arkadaşıma bir şeyler söylemiş. Ama olaylar öyle bir çarpıtılmış ki, kendimi anlatmaya çalışmaktan pilim tükendi ve bunların hepsi doktorun ''stres yok!'' dediği gün başladı. Biz Ceyda'nın arkadaşıyla birbirimize girdik, ama ne mesajlar. Ben onu dedikodumu yapmakla suçluyorum, geldiğimde görüşürüz diyorum, o bana küfürler ediyor, ben küfür ediyorum derken olay Ceyda'da patlıyor bunlar birbirine giriyor.
Sonra dün...
Tam olaylar kapandı derken Ceyda yurtta kendisine sarf edilen sözler yüzünden amcasına mı ne anlatıyor olayı. O gazla da benim oda arkadaşıma mesaj çekiyor, araya mafyalar sokulmuş, tehditlerin biri bin para. Karışmayayım diyorum, ama bu kez de Ceyda benim arkadaşım olduğu için suçlanıyorum. O sinirle Ceyda'ya ağza alınmayacak şeyler söyledim, elim ayağım titredi tüm gece ve sonunda bayıldım. Ayıldığımda Ceyda'ya bir daha asla görüşmek istemediğimi söyledim ve sabaha kadar uyuyamadım. Şu an bile sinirden elim ayağım titriyor.
Biliyorum ki, artık o yurtta huzurlu olamayacağım. Sırf Ceyda'nın arkadaşı olduğum için insanların bana patlamasından yoruldum artık. Bu bir değil, iki değil... Ben Ceyda ile aynı evde kalırken zart diye evi ayırıp sokakta kaldığım günlerde bile bu kadar kırılmadım, bu kadar yorulmadım. Onu bile affettim. Annesinin gözümün içine bakıp ''Ceyda'nın yeni ev arkadaşı da çok iyi!'' dediği gün bile bu kadar canım yanmadı. Ama artık kaldıramıyorum. Son senem ve birazcık huzur istiyorum, o da bende gram kalmadı artık...
Yurttan senetlerimi alıp başka bir yurda mı çıkayım? Yoksa ev arkadaşı bulup eve mi çıkayım, çok kararsızım. Beynimin içinde milyonlarca fikir var ve ben delirmek üzereyim şu an. Oda arkadaşım dün odaları değiştirelim dedi, yani gitmek istiyor başka bir odaya. Neden? Çünkü ben Ceyda'nın arkadaşıyım. Ben ne yaparsam yapayım, kim olursam olayım, ne düşünürsem düşüneyim kimsenin umrunda değil.
Ama tek bir bildiğim bir şey varsa, o da arkadaşlık diye bir şeyin olmadığı. Hastanede yatan arkadaşlarımı o kadar çok özledim ki... Keşke bir ömür boyunca orada kalsaydım. Çünkü orada insanların büyük sorunları vardı, dedikodu yapmak yerine insanlar birbirinin arkasından ''ona nasıl yardım edebilirim?'' diye düşünüyordu. Hiç kimse, kimseyi yaptıkları için yargılamıyordu. Geçmiş yoktu, gelecek vardı... En önemlisi seni her zaman anlıyorlardı...
Gerçek hayat ise bambaşka, erkenden iyileşip dışarı çıktığım için özenerek bakmışlardı bana, şansın açık olsun diye sarılıp gülümsemişlerdi. Belki de hiç iyileşmemeli, hep onların arasında kalmalıydım. Bahçeye hava almaya çıktığımızda gördüğümüz, konuştuğumuz hatta sarıldığımız o ağır hastalar, dışarıdan deli denilen insanlarla kalsaydım. Onlar o kadar masum ki, senin tek bir gözyaşınla bile ''bu kız niye ağlıyo!'' diye sarılıp ağlamaya başlıyorlar.
Garip ama sadece Can anlıyor beni, Ankara'ya geldiğim günden beri yurtta kalmadım. Can'ın annesinin Bodrum'da olmasını fırsat bilip yerleştim eve. Ne yapsam sinirlenmiyor, yüzüm gülsün diye lunaparklara götürüyor, hep benim seçtiğim filmleri izliyoruz.
Ama ben gülemiyorum.
Sadece zaman hızlıca geçsin ve tüm bunlar sona ersin istiyorum.
( Happy Box katılanları açıklayacağım, bir kaç güne. Gecikme için özür dilerim. Açıkladığım gün gönderim tarihlerini de bayramdan sonraya alacağım.)
No comments:
Post a Comment